Nebahat Çehre, önceki gün Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde düzenlenen konferansta öğrencilerin sorularını yanıtladı. Sinemaya nasıl adım attığını anlatan usta oyuncu, “Londra’ya gittim ve güzellik kraliçesi seçildim. Geri döndüğümde bir mimarlık şirketinde çalıştım, çocuk tiyatrosunda oynadım. Ama ödeme yapamadılar ve hüsranla sonuçlandı. Bir tanıdığımızdan ‘Yaban Gülü’ adlı bir projenin teklifi geldi. Sonrasında bir avukat rolüyle devam ettim. Sinemayı sevdim ve devam ettim.”
Çehre, neden sinemaya 20 yıl ara verildiğinin sorulması üzerine şunları söyledi:”70’li yıllarda sinema kabuk değiştirdi. Onun içinde olmam mümkün değildi. Ben de başka bir yön seçtim. Bir şekilde para kazanmamız lazımdı. Sahne teklifleri geldi. İki sene direndim. Sonra hocalardan ciddi şekilde eğitim aldım ve sahnede gayet başarılı oldum. Zeki Müren beni çok destekledi. 20 yıl sinemaya ara verdikten sonra ‘Yedi Kuleli Mihriban’la geri döndüm. Arkası da geldi.”
Usta oyuncuların televizyon dizilerine pek sıcak bakmamasını değerlendiren Çehre, “Şu an Hollywood seviyesinde imkanlar var oyuncularda. Biz Yeşilçam’da konuya parasal açıdan bakmıyorduk. Televizyon ve sinemayı ayıramam” ifadelerini kullandı.
“YILMAZ GÜNEY BENİM OKULUMDU”
Öğrencilerin “Bize Yılmaz Güney’i anlatır mısınız?” sorusu karşısında duygusal anlar yaşayan Çehre, Güney’in dönemin sinemasını nasıl değiştirdiğini anlattı: Yılmaz Güney, benim okulum, eğitmenim oldu. İşin ciddiyetini ve nasıl yapmam gerektiğini öğretti. Sinemayı inanılmaz ciddiye alan bir adamdı. Ülkesini ve insanlarını çok iyi tanımıyordu. Maalesef Türk sinemasının bir eksiği vardı; güzel ve yakışıklılık ön plandaydı. Bunu yendi ve Türk sinemasına büyük ödüller kattı.